Game of Thrones, krallıkların ve güç mücadelelerinin ön planda olduğu bir hikaye sunar. Ned Stark, Kuzey Krallığı'nın hükümdarı olarak uzun ve çetin savaşların ardından anayurduna döner. Kral Robert Baratheon ile yıllarca omuz omuza çarpışmış ve Baratheon'un kral olmasına yardım etmiştir. Artık tek arzusu, kuzey sınırlarını koruyan krallığında ailesiyle huzur içinde yaşamaktır. Fakat işler her zaman planlandığı gibi gitmez; bu dünyada, en ufak bir hata bile affedilmez. Bu nedenle, her adımını dikkatlice atmak zorundadır. Bu krallıkta barış içinde yaşamak, yalnızca güçlü olmakla mümkün. Gücünü kaybeden, tahtını da kaybeder. Lord Ned Stark, krallığını korurken sevdiklerini de güven içinde tutmak ister. Fakat gücün ve entrikaların kol gezdiği bu dünyada, tehditler her köşede gizlenir. Dost sandığın biri, bir anda düşmanın olabilir. Gücünü korumak ve ailesini güvende tutmak için sürekli tetikte olması gerekir. Taht oyunları başladığında, herkes hayatta kalmak için mücadele eder. Krallık dediğin, savaştan ve mücadeleden beslenir. İşte bu yüzden, Ned Stark'ın hikayesi yalnızca bir krallığın değil, aynı zamanda inancın, bağlılığın ve sevginin mücadelesidir. Game of Thrones, izleyicileri sürükleyici bir dünyaya davet eder. Burada savaşlar, dostluklar ve ihanetler iç içedir. Bu zorlu dünyada hayatta kalmak isteyen herkesin güç, akıl ve cesaret sahibi olması şarttır. Çünkü burada yanlış yapanın affedilmesi gibi bir seçenek yoktur. Güç mücadelesinin her an değiştiği, tahtın el değiştirdiği bu dünyada, herkesin bir rolü vardır. İşte bu sebeple Game of Thrones, sıradan bir hikaye değil; savaşın, sadakatin ve krallıkların öyküsüdür. Fakat suyun öte yanında kendi topraklarından ve krallığından kovulduğunu iddia eden Viserys Targaryen , kız kardeşi Daenerys'i barbar kavimlerin başı Han Drogo'ya vererek, güç birliği planları yapmaktadır. Tahtını büyük bir iştahla geri isteyen ama kraliyet oyunlarından habersiz olan Viserys'in planları Kral Baratheon'a ulaşır. Savaş alanında büyük cengaver olan ama ülke ve aile yönetiminde aynı başarıyı tutturamayan Baratheon'un tamamen güvenebileceği ve her yanlış hamlesini arkasından toplayacak yeni bir sağ kola ihtiyacı vardır. Kuzeyin Lordu Ned Stark bu görev için seçilen tek aday isimdir. Kış yaklaşıyor... Hanedan entrikaları, kapılı kapılar ardında dönen oyunlar, birilerinin kuyusunu kazmak için düşmanın koynuna girmekten çekinmeyen kadınlar, kardeşler arası çekişmeler, dışlanmalar... Hepsi tek bir hedef için: Taht kavgası..

Birkaç yüzyıl önce insanlar, devler tarafından neredeyse tamamen yok edilmiştir. Bu devler uzun boyludur, zeki değildirler ve insanları yiyerek beslenirler. Küçük bir grup insan, çareyi en büyük devlerden bile uzun olan yüksek duvarlarla çevrili bir şehre kendilerini kapatarak bulmuşlardır. Günümüze gelindiğinde şehirde 100 yıldır hiç dev görülmemiştir. Genç çocuk Eren ve üvey kız kardeşi Mikasa, büyük bir dev tarafından şehrin duvarlarının yıkılışına tanık olurlar. Devler şehre akın etmeye başlar ve iki çocuk da annelerinin canlı canlı yenişine korku içinde tanıklık ederler. Eren her bir devi öldürüp tüm insanlığın intikamını alacağına yemin eder.

Yılmaz, İlkkan ve Ersoy, birbirleriyle didişmeyi seven üç yakın arkadaş. Onların hikâyesi, sıradan hayatlarında yaşadıkları komik ve garip olaylarla dolu. Bu üçlü, hıçbir zaman basit ya da normal şeyler yaşayamaz; her şey mutlaka karmakarışık bir hale gelir. Ufacık bir meseleyi alıp devasa bir soruna dönüştürmek, onların uzmanlık alanı gibidir. Yılmaz biraz fevri, İlkkan biraz takıntılı, Ersoy ise her zaman çözüm üretmeye çalışan kişiliktir. Bu farklılıkları, çözümden çok sorun getiren olaylara kapılmalarına neden olur. Birbirine uymayan üç arkadaş, bazen gereksiz yere gösterişli bir kavgaya tutşuyor, bazen de küçük bir anı büyütüp bütün mahalleye rezil olabiliyorlar. Her gün çözülebilecek basit meseleler, bu üçlü için kaçınılmaz olarak büyüyüp devasa bir drama dönüşüyor. Yanılışlıkları, talihsizlikleri ve kafa karışıklıkları, onlara her gün yeni bir macera olarak geri dönüyor. Bir nevi herkesin başına gelebilecek küçük aksilikleri, o kadar büyütüyorlar ki, izleyenler "Ben olsam bu kadar büyütmezdim," demekten kendini alamıyor. İşte Gibi dizisi bu ücün hayatından kesitler sunuyor. Birbirine uymayan ama birbirini bırakamayan bu üç arkadaşın, komik, tuhaf ve bazen de biraz sinir bozucu hikâyelerini izlerken, izleyiciler kendilerini bu küçük aksiliklerin ortasında buluyor. Onlar çözülmesi çok basit olan durumları büyütüp işin içinden çıkılmaz hale getirirken, seyirciler de gülmekten kendini alamıyor. Günlük hayatınızda karşılaştığınız küçük tatsızlıkları büyütmeden, bu üçlüden ders çıkarmak elinizde! İşte Yılmaz, İlkkan ve Ersoy'un hikâyesi tam da bunu anlatıyor; basit yaşamların aslında ne kadar karmaşık hale gelebileceğini ve bu karmaşadan çıkarken yaşadığımız komik anları... Gözlerinizi bu üçlünün üzerinden ayıramayacaksınız, çünkü onlar her an yeni bir karmaşaya adım atabilirler!

Piltover ve Zaun, bambaşka dünyaları temsil eden iki şehir. Piltover, zenginliği ve gelişmiş teknolojisiyle "İlerleme Şehri" olarak parlıyor; Zaun ise gölgelerin hüküm sürdüğü, yoksulluğun kol gezdiği bir yer. İşte bu zıtlığın kalbinde, birbirine derin bir bağla bağlı iki kız kardeş, Vi ve Jinx yer alıyor. Vi, sert ve koruyucu tavrıyla her zaman doğru bildiğini yapmaya çalışır; Jinx ise geçmişin acıları ve içindeki karmaşanın etkisiyle kaosa sürüklenir. Aralarındaki bu çatışma, şehirlerin tarihini değiştirecek bir savaşın fitilini ateşler. Dizide büyülü teknolojiler, yani Hextech, her iki şehirde de devrim yaratır. Piltover'da, bu teknoloji toplumun geleceğine umut verirken, Zaun'da hayatta kalma mücadelesinin aracı haline gelir. İnanışlar ve hayaller çatışır; bazıları bu gücü birleştirici bir araç olarak görürken, diğerleri tehlikeli bir silah olarak kullanmayı seçer. Vi ve Jinx, bu güç ve düşünce ayrılıklarının merkezinde yer alır. Bir yanda kardeşlik duyguları, bir yanda farklı yönlerde ilerleyen hayatları... Üstelik bu, sadece teknolojiyle değil, hayatta kalma mücadelesi ve kişisel hesaplaşmalarla da ilgilidir. Arcane, karakterlerin derinliklerine inerek izleyicilere büyük bir hikâye sunar. Vi'nin güçlü iradesi, Jinx'in yıkıcı enerjisi ve bu ikilinin arasında yaşanan duygusal gelgitler, hikâyeyi unutulmaz kılar. Yan karakterler de zenginleştirici bir katman ekler; Silco'nun güce olan açlığı, Jayce'in idealist yaklaşımı ve Heimerdinger'in bilgece uyarıları, her bir sahneyi heyecan verici hale getirir. Arcane, kardeşlik, sadakat, ihanet ve umut gibi temaları güçlü bir şekilde işlerken, her yaş için etkileyici dersler içerir. Kısacası, bu epik hikâye, farklı dünyaların çarpışmasını izleyicinin yüreğinde hissettirir!

YouTuber Oğuzhan Uğur Mevzular Açık Mikrofon programı ile hayli dikkatleri çekmeyi başardı.

The Penguin, Gotham şehri’nde büyük kaosun ve suçun ortasında yükselen ilginç bir karakteri konu alır. Oswald Chesterfield Cobblepot, çocukluğundan beri hep farklı hisseder ve büyüdükçe bu farklılık onu kötü bir yola sürükler. Ona “Penguen” lakabını takarlar; çünkü kendine has bir yürüyüşü ve tuhaf giyim tarzı vardır. Gotham şehri, suç ve tehlikeyle doludur, bu da onu Oswald için ideal bir yer haline getirir. Görünüşen zararsız biri gibi dursa da içinde büyük bir hırs barındırır. Oswald, suç dünyasında yükselmek için gün geçtikçe daha cesur adımlar atar. Kimse ondan böyle büyük bir plan beklemez ama o, beklenmedik anda zeki ve kurnaz hamleleriyle şaşırtır. En önemli hedefi, Gotham’ın yeraltı suç dünyasının en tepesine çıkmaktır. Ancak bu, elbette kolay olmaz. Onun önünde pek çok rakip ve tehlikeli engel vardır. Ama o, vazgeçmeden her güçlüğü aşar. Penguen, büyük suç patronlarından ders alırken kendi zekası ve yetenekleriyle de fark yaratır. Zamanla kendine bir ekip kurar ve her gün daha da güçlenir. Arkasında her zaman karanlık ama sadık insanlar olur. Oswald’ın en çok sevdiği şeylerden biri, rakiplerinin onu küçümsemesi ve bu yanılgıyı avantaja çevirerek herkesi şaşırtmasıdır. Bir suç lordu olma yolunda yürürken, Gotham’ın karanlık sokaklarında bir efsane haline gelir. Onun hikayesi, hırs, zekâ ve kurnazlıkla doludur. Penguin, en çok da beklenmeyeni yaparak, bütün Gotham’a adını duyurur. O, Gotham şehrinin yeraltının krallarından biri olma hayalini gerçekleştirirken, izleyicilere büyük bir macera sunar. Penguin’in bu yolculuğu, her yaştan izleyici için hem heyecanlı hem de ders verici bir hikaye haline gelir.

Fleabag altı bölümden oluşan bir İngiliz komedi dizisi ve daha ilk bölümünde elinizi ayağınıza dolaştırıyor. Amazon üzerinden yayınlanan BBC3 dizisi, aslında 2013 Edinburgh Festivali’nde Fringe First Award sahibi tek kişilik bir tiyatro metninden uyarlandı. Yazan, oynayan ve televizyona uyarlayan ise aynı isim: Phoebe Waller-Bridge. Fleabag, Londra’da ayakta kalmaya çalışan, son derece tuhaf bir aileye sahip, beş parasız ve yalnız, bir orta sınıf mensubu kadının hikâyesi. En yakın arkadaşını bir kazada kaybetmesinin ardından bu taze trajediyle baş etmeye çalışırken, hayata tutunmaktaki ısrarını hepsi birbirinden kaçık aile fertleri aracılığıyla anlatıyor. Mesafeli babası, dayanılmaz ölçüde alaycı ve itici üvey annesi, gergin ve muhafazakâr ablası ve tek gecelik ilişkileri etrafında dönen bu komik evren ekranın karşısındaki izleyicilerde sağlam bir empati duygusu yaratıyor.

İnsanlar, 12 Koloni gezegeninde gelişmiş bir uygarlık kurmuştur. Ancak insanlık, kendi yarattıkları sibernetik varlıklar olan Cylonlar tarafından büyük bir saldırıya uğrar. Cylonlar, kolonilere ani bir nükleer saldırı düzenleyerek insan ırkının neredeyse tamamını yok eder. Hayatta kalan az sayıdaki insan, eski bir savaş gemisi olan Battlestar Galactica ve bir grup sivil uzay gemisiyle kaçmayı başarır. Amiral William Adama ve Başkan Laura Roslin önderliğinde, hayatta kalanlar efsanevi bir gezegen olan Dünya'yı aramaya koyulurlar. Ancak Cylonlar peşlerini bırakmaz ve hayatta kalanlar arasında da iç çatışmalar, ihanet ve güç mücadeleleri baş gösterir.

Gregory House, New Jersey'deki Princeton Plainsboro Hastanesi'nde çalışan bir tıbbi tanı uzmanıdır. House, kendine aşırı güvenen, insanları pek umursamayan ve boşvermiş tavırlarıyla dikkat çeker. Ancak bu özellikleri, onun müthiş bir doktor olduğu gerçeğini değiştirmez. Uzmanlık alanı bulaşıcı hastalıklar olan Dr. House, başkalarının tanı koyamadığı karmaşık vakaları çözmekte ustadır. Herkesin umudunu kestiği anlarda, en zor hastalıkların bile gizemini ortaya çıkarır. Kısacası, pek çok hastanın hayatını kurtarmış, onları yeniden sağlığına kavuşturmuştur. Fakat işin başka bir tarafı daha vardır: House'un bu başarısı, ekibinde yer alan doktorların psikolojilerini sık sık altüst eder. Zekâsını ve tıp bilgisini kullanarak hem hastaları tedavi eder hem de ekibindekileri sınırlarını zorlamaya iter. Hastanenin yöneticisi Lisa Cuddy ise House'u sürekli gözlem altında tutmak zorunda kalır. Çünkü House, hem çok iyi bir doktor hem de baş belası bir karakterdir. Cuddy, onun yeteneklerine güvenir, bu nedenle de Dr. House ne kadar sorun çıkarırsa çıkarsın ondan asla vazgeçmez. House'un hastanenin en karmaşık vakalarını çözmesi, onu vazgeçilmez yapar. Fakat bu süreçte hastanenin sık sık dava edilmesi, Cuddy'yi zor durumda bırakır. Dr. House'un tedavi yöntemleri bazen alışılmışın dışına çıkar ve bu da birçok kişiyi rahatsız eder. Fakat eninde sonunda, hastaların hayatını kurtaran kişi yine House olur. Lisa Cuddy, tüm bu zorluklara rağmen onunla çalışmaya devam eder. Çünkü bilir ki, Dr. Gregory House, hastaları iyileştirme konusunda eşsizdir ve bu yetenek, diğer tüm olumsuzlukların önüne geçer. Dr. House'un sıra dışı tarzı, ekibi ve hastane için karmaşık bir yolculuk sunar, ama sonunda hep hayat kurtaran o olur.

Stranger Things, Hawkins adında küçük ve sakin bir kasabada geçiyor. Her şey, bir gün Will adında küçük bir çocuğun aniden ortadan kaybolmasıyla başlıyor. Bu olay, kasabanın sıradan görünümünün altında yatan büyük ve gizemli gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. Will'in arkadaşları, ailesi ve kasabanın şerifi Hopper, onu bulmak için el ele veriyorlar. Ancak, olaylar ilerledikçe, karşılaştıkları şeylerin sıradan kaybolma vakalarından çok daha fazlası olduğunu anlıyorlar. Bu sırada, Eleven adında tuhaf ama sevimli bir küçük kız ortaya çıkıyor. Eleven, gizli laboratuvarlarda yapılan deneylerin bir sonucu olarak inanılmaz güçlere sahip. O, Will'in arkadaşlarına yardım ederek kayıp arkadaşlarını bulmaya çalışıyor. Will'i ararken, başka bir boyutun kapıları aralanıyor. Bu yer "Upside Down" olarak adlandırılıyor ve orada korkutucu yaratıklar yaşıyor. Bu yaratıklar, Hawkins kasabasının sakinlerini tehdit ederken, Will'in arkadaşları Mike, Dustin ve Lucas, bu tehlikeye karşı cesurca mücadele ediyor. Eleven ise gizli güçleriyle hem arkadaşlarını korumaya hem de Upside Down'daki korkunç yaratıkları alt etmeye çalışıyor. Tüm bu olaylar, Hawkins kasabasının sıradan görünen hayatının aslında ne kadar karmaşık ve tehlikelerle dolu olduğunu gözler önüne seriyor. Dostluk, cesaret ve dayanışma, bu zorlu mücadelede en büyük silahları oluyor. Stranger Things, çocukların cesaretini, arkadaşlık bağlarının gücünü ve gizemli olayların içinde yaşanan macerayı anlatıyor. Her bölümde, izleyiciler hem heyecan verici hem de merak uyandıran yeni olaylarla karşılaşıyor. Bu dizi, izleyenlere hem korkutucu hem de büyülü bir dünya sunarken, aynı zamanda dostluk ve umut dolu mesajlar veriyor. Eğlenceli ve düşündürücü bir hikaye arayanlar için Stranger Things, gerçekten kaçırılmaması gereken bir macera!